SEKTÖREL BİLGİLER
»Lojistik Sektörüne Bakış
Lojistik, her türlü ürün, servis hizmeti ve bilgi akışının, kaynağından nihai tüketiciye kadar olan tedarik zinciri içindeki hareketinin verimli bir şekilde planlanması, uygulanması, taşınması, depolanması ve kontrol altında tutulması hizmeti olarak nitelendirilmektedir.Lojistik esas itibariyle askeri bir terim olduğundan ilk uygulamaları da askeri alanlar ve harp sahaları olmuş, sonrasında lojistiğe bilimsel gözle bakılmaya başlanmıştır. Lojistik zamanla müşterilerin ihtiyaçlarına cevap vermede en etkili silahlardan biri haline gelerek, doğru ürün ve hizmeti doğru yere, doğru zamanda ve uygun şartlarda ulaştırmayı temel hizmet prensibi olarak kabul etmiştir.
»Sektörün Türkiye"deki Gelişimi
Kara, hava, deniz, demiryolu ve kombine taşımacılık alanlarındaki yatırımlarla alt yapının oluşması sonrasında 90'lı yıllarda atılıma geçilmiştir. Türk lojistik sektörü 2000 yılının başına gelindiğinde emekleme evresini geride bırakarak, yerli ve uluslararası şirketlerle işbirliğine giden, yurtdışı bürolar açan, kalite çıtasını yükselten, dinamik bir sektör haline gelmiştir.
Hizmet sektörlerinden biri olan lojistik sektörünün, ülkemizde turizmden sonra en fazla potansiyel barındıran ikinci sektör olduğu ifade edilmektedir. Türkiye; Avrupa, Balkanlar, Karadeniz, Kafkaslar, Hazar, Orta Asya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri için bir dağıtım ve toplama (aktarma) merkezi olabilecek özelliği ile uluslararası lojistik açısından da çok uygun bir konumdadır. Dış Ticaret Müsteşarlığı, dış ticarette lojistiğin artan önemine paralel olarak 2007 yılı başında Anlaşmalar Genel Müdürlüğü bünyesinde "Dış Ticarette Lojistik Daire'sini kurmuştur.
Türkiye lojistik sektöründeki şirketlerin verdiği başlıca hizmetleri; uluslararası ve yurt içi kara nakliye, depo dağıtım, proje taşımacılığı, gümrüksüz depolama, nihai tüketim noktasına dağıtım ve konteyner taşımacılığı oluşturmaktadır. Lojistik firmalarının hizmet verdiği sektörlerde tekstil-konfeksiyon ilk sırada yer alırken, bunu sırasıyla otomotiv, perakende–gıda, inşaat malzemeleri, kimya, demir-çelik ve makine sektörleri takip etmektedir..
»Sektörel Panoroma
2013 yılı TÜİK rakamlarına bakıldığında lojistik sektörünün milli gelire oranının yüzde 12.3 seviyesinde olduğu görülüyor. 1 milyon 152 bin insanın lojistik sektöründen geçindiğini aktaran sektör temsilcileri, lojistiğin Türkiye'nin gelişmesi, hizmet ve mal ihracatı için stratejik bir sektör olduğunu vurguluyor.Türkiye'de 2013 yılında 385 milyon ton ağırlığında, yük ve konteyner elleçlendi. Bunun 277 milyon tonu dış ticarete yönelik. 2023 yılında Türkiye limanlarında elleçlenen miktarın, kişi başı 10 tona ulaşması yani 850 milyon ton olması hedefleniyor. Bu kapsamda başta; Çandarlı, Mersin ve İstanbul'da önemli yatırımlar yapılıyor.
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'nın 2013 yılı verilerine göre, yurtiçi yük taşımacılığının yüzde 88.7'si; yolcu trafiğinin yüzde 90.5'i karayolu ile yapılıyor. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'nın, yük taşıma kapasitesinin artırılması için; yol yenilemeleri, elektrifikasyon, sinyalizasyon ve çift hat yapımı projelerini devreye aldığı görülüyor. Bunların yanı sıra blok tren taşımacılığının geliştirilmesi, lojistik merkezlerin faaliyete alınması, yük garlarının iyileştirilmesi, iltisak hattı yapımlarının yaygınlaştırılması, yük vagon ve lokomotif filosunun geliştirilmesi, hızlı tren hatlarında yük taşımacılığı yapılması çalışmaları da hızla sürüyor.
83 ülkeye doğrudan karayolu taşıma hizmeti
Uluslararası Nakliyeciler Derneği, 83 ülkeye doğrudan karayolu taşıma hizmeti sunuyor. Türk taşımacılarının, her yıl ülke ekonomisine yaklaşık 6 milyar dolar navlun geliri kazandırdığı belirtiliyor. Kara ve Ro-Ro sınır kapılarından her yıl ortalama 1.5 milyon ihracat seferi ve 500 bin ithalat seferi gerçekleştiriliyor. İhraç taşımalarda Türk plakalı araçların payı yüzde 81, yabancı plakalı araçlarınsa yüzde 19. İthalat taşımalarında da yüzde 68 Türk aracı payına karşılık, yüzde 32'lik yabancı araç payı söz konusu. 2013 yılında Türk araçlarıyla toplam 1.24 milyon ihraç seferi, 408 bin 483 ithalat seferi gerçekleştirildi.
'Blok tren' ile 16.8 milyon ton taşındı
Demiryollarında daha fazla miktarda yük taşınması, yük taşımalarında kalitenin yükseltilmesi, amacıyla 2004 yılı başından itibaren, blok tren işletmeciliğine geçildiğini hatırlatan yetkililer, bu uygulama ile taşınan yük miktarında hem artış sağlandığını, hem kaynaklar daha etkin kullanıldığını, hem de taşıma sürelerinin kısaldığını belirtiyor. Blok tren uygulaması ile 2014 yılında 28 milyon ton yük taşınması planlanırken, ilk yedi ayda yaklaşık 16.8 milyon ton taşıma yapıldı. Denizyolu taşımacılığı, dünyanın etkin taşımacılık yöntemi olarak görülüyor. ABD ve bazı Avrupa ülkelerinde nehir taşımacılığı da etkin olarak kullanılıyor. Türkiye nehirlerinin Avrupa ve Amerika'daki gibi gemi taşımacılığına uygun olmadığını kaydeden sektör aktörleri, bu nedenle iç bölgelerin gelişmesinin hem geciktiğini hem de taşımaların maliyetinin arttığını vurguluyor.
»Sektörel Analiz
Türkiye, lojistik konum olarak oldukça stratejik noktada yer alıyor. Sektör aktörleri, Türkiye'nin yarımadaya benzer coğrafi yapısının kombine taşımacılık açısından Türkiye'yi avantajlı bir konuma taşıdığının altını çiziyor. Ulaştırma sistemlerinin gelişim süreci içinde karayolları altyapısının kısa zamanda tamamlanması nedeniyle en çok tercih edilen taşımacılık şekli olduğu belirtiliyor. Bununla birlikte, artık yapılan çalışmalarda, kombine taşımacılığa eğilimin daha fazla olduğu gözleniyor. Sektör paydaşlarına göre kombine taşımacılık, bugün gelinen noktada optimum çözüm şekli olarak görülüyor.Toplam lojistik maliyetin yaklaşık yüzde 50'sini taşımacılık maliyeti oluşturuyor. Ulaştırma sektöründeki maliyetlerin demiryolu eksenli kombine taşıma sistemi ile düşürülebileceği ifade ediliyor. Böylece ürünlerin uluslararası pazarda rekabet edebilir bir maliyet ile satışı gerçekleştirilebileceği vurgulanıyor.
Ulaştırma sisteminin bir bütün ve tüm ulaştırma modlarının, bu bütünün bir parçası olduğu görüşünü dile getiren sektör aktörleri, bir taşımacılık modunun tek başına ve diğerlerinden bağımsız olarak değerlendirilemeyeceğini ifade ediyor. Sektör temsilcileri, yük hareketlerini sağlamak üzere, kamuya sunulan hizmetler açısından modların tamamının, diğer ulaşım türleriyle rekabetten ziyade, tüm sistemin ve taşıma türlerinin daha verimli kılınması gerektiğinin altını çiziyor.
Kombine taşımacılık yaklaşımıyla birlikte, ulaştırma modları arasında da dengenin sağlanmış olacağına işaret ediliyor. Her modun iyi olan yönleriyle oluşturulacak ulusal ve uluslararası taşımacılık zincirinin, rekabet edebilirliğin önünü de açacağı belirtiliyor.
İlk yedi ayda 6.10 milyon ton konteyner taşındı
Avrupa, Asya ve Ortadoğu'ya; Derince, Bandırma, Alsancak, Samsun, İskenderun ve Mersin limanlarından denizyolu-demiryolu, demiryolu-denizyolu bağlantılı; Halkalı, Köseköy, Derince, Bozüyük, Çukurhisar, Ankara, Boğazköprü, Eskişehir, Kayseri, Başpınar, Biçerova, Mersin gibi işyerlerinden demiryolu-karayolu bağlantılı kombine yük taşımacılığı yapıyor. Diğer taşıma modları arasında işbirliğini amaçlayan konteyner taşımacılığı da artan bir hızla, önemli bir taşıma şekli olmaya başladı. Bu kapsamda 2003 yılında 658 bin ton olan demiryoluyla yapılan konteyner taşımacılığı, 2014'ün ilk yedi ayında 6.10 milyon tona ulaştı.
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, üçüncü şahısların vagon sahibi olmasını, kendi vagonuyla yük taşımasını ve vagon kiralamayı teşvik ediyor. Bu çerçevede 51 adet firmayla taşımacılık yapılıyor.
2023 yılında 500 milyar dolar ihracat ve dünyanın ilk 10 ekonomisinden biri olmayı hedefleyen Türkiye'nin, ulaştırma politikalarının ve yatırımlarının artık bu eksende şekillendirilmesi gerektiği görüşü hakim. Bu amaca hizmet için bir taraftan gerekli yatırımlar hayata geçirilirken, bir taraftan da özel sektörün modern lojistik işletmeciliği anlayışının yerleştirmesi ve kalifiye insan gücü yetiştirilmesine katkı sağlanması gerektiği belirtiliyor. Lojistik sektöründe de bu hedefler doğrultusunda altyapı yatırımları ve kapasite artışı gerektiği aktarılıyor.
Lojistik merkezler, taşıma kapasitesini artıracak
Son yıllarda lojistik merkezi projelerinin artması dikkat çekiyor. TCDD tarafından, kent merkezi içinde kalmış yük garları; Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, etkin karayolu ve deniz ulaşımı bağlantısı olan ve yükleyiciler tarafından tercih edilebilir alanlara çekiliyor. Son dönemde planlanan toplam 19 lojistik merkez bulunuyor. Bu lojistik merkezlerden sekiz tanesi aktif çalışırken, altı adedi henüz faaliyete geçti. Son beş adet lojistik merkezin de faaliyete geçmesiyle, Türkiye lojistik sektörüne yıllık yaklaşık 27 milyon ton ilave taşıma imkanı, 9 milyon metrekarelik, açık alan, stok alanı, konteyner stok ve elleçleme sahası kazandırılacak.
Sektör 'Lojistik Master Planı'nı bekliyor
Taşımacılık, lojistik merkezler ve depolama, gümrük gibi birçok hizmeti içeren lojistik sektörü, çok sayıda bakanlığın faaliyet alanının kapsamına giriyor. Bu nedenle Türkiye Lojistik Master Planı'nın (TLMP)bu noktaya dikkat edilerek tüm lojistik hizmetler bazında ve entegrasyon içinde hazırlanması gerektiğini belirten sektör aktörleri, planın hazırlanmasının en az iki yıl sürebileceğini ifade ediyor. Sektör temsilcileri, TLMP'nin mali ve diğer kaynak kısıtlar, lojistik altyapı, standartlar, mevzuat yenileme, teknolojik değişim, insan kaynakları ve eğitim, araştırma-geliştirme ile yönetim gibi konuların dikkate alınarak hazırlanması gerektiğinin altını çiziyor. Bunların yanı sıra önceliklerin ve eylem planlarının, farklı kurum ve kuruluşlara ait görevlerin net bir biçimde saptanması gerektiği de belirtiliyor.
TLMP'nin tarafsız bir ekipçe, kamu ve özel sektör ile sivil toplum kuruluşları tarafından, uluslararası entegrasyon ve işbirlikleri düşünülerek hazırlanması gerektiğini dile getiren sektör temsilcileri, "Türkiye'deki mevcut endüstriyel dağılıma göre hazırlanacak bir lojistik plan, istenen etkinlik ve verimliliği sağlayamayacağından, TLMP bölgelere göre bugünkü sektörel yapılaşmayı değil, geleceğe yönelik arzu edilen yapılaşmayı esas almalı" değerlendirmesini yapıyor.
"ADR etkili bir şekilde uygulanmıyor"
Sektörün bir başka önemli gündem maddesini de ADR Yönetmeliği oluşturuyor. Treyler Sanayicileri Derneği yetkililerine göre, Türkiye'de ADR etkili bir şekilde uygulanmıyor. 1 Ocak 2014 tarihinden itibaren uygulamaya geçen ADR Yönetmeliği'yle beraber, yeni tankerlere ADR belgesi alınması zorunlu hale geldiğini belirten TEEDER yetkilileri, ancak şu ana kadar belgelendirilen ADR'li tanker sayısının oldukça düşük olduğuna işaret ediyor.
Sektör aktörleri, ADR'nin üreticiler, dağıtıcılar, kullanıcılarla ilgili bir yönetmelik olarak gündeme geldiğini, bununla birlikte can güvenliği, çevreye saygı, yaşam kalitesi ve kirletilmemiş bir doğa meselesi olarak gördüklerini vurguluyor. Sektör temsilcileri, tehlikeli maddeleri taşıyan araçların, bu araçları kullanan sürücülerin, tehlikeli maddelerin depolandığı tesislerin günlük hayatın her yerinde insan karşısına çıktığının altını çizerek, "Dolayısıyla başta bu maddeleri taşıyan araçlar, emniyetli bir şekilde üretilmedikleri ve kullanılmadıkları sürece, gerek insanlar, gerekse çevre için, tehlike arz ediyor" görüşünü dile getiriyor.